Fransa’nın mütevazi bir kasabası olan Annonay’da, kağıt ticareti ile meşgul olan bir babanın oğulları idi Joseph ile Etienne. Biri lise tahsilini yarıda bırakmış diğeri de mimari tahsilini tamamlamadan babasının ticarethanesinde çalışmaya koyulmuşlardı. Günleri bu ticarethanede geçiyordu iki kardeşin. Yaptıkları, devamlı çalışma isteyen bir iş değildi, günde bir – iki müşteri ya gelir ya gelmezdi dükkanlarına. Bu yüzden alabildiğine boş vakitleri vardı ve bu boş saatleri ya kitap okumak ya da hayal kurmakla geçirirlerdi iki kardeş. Ellerine geçen kitabı okurlardı Joseph ile Etienne. Bu kitaplar arasında tanınmış İngiliz bilgini Priestley’in yazdığı ”Değişik hava çeşitleri üzerinde gözlemler” adlı eser onları ziyadesiyle ilgilendirmişti. Priestley bu eserinde, bir cismin yükselebilmesi için sıcak havanın soğuk havadan daha hafif olmasından faydalanmak gerekir diyordu. İşte Joseph ile Etienne Montgolfier kardeşlerin zihinleri bu konuya fena halde takılmıştı. Hele bir gece ocakta ateş yakarken, ocağın üzerindeki ipe asılı gömleğin birden sıcak hava ile şişip havalanmaya başladığını görmeleri, onların monoton hayatlarını bir anda alt üst ediverdi adeta. O günden sonra Montgolfier kardeşler kendilerini tamamen bu konuya verdiler.
Mağazalarındaki kağıt yığınları onlara bu yoldaki ilk sermaye oldu. Torba haline getirdikleri kağıtları ateşin üzerine tutup sıcak hava ile doldurmaya başladılar ve bu kağıt torbacıkların ocak içindeki uçuşlarını hudutsuz bir zevkle seyretmeye koyuldular. Her seferinde bu kağıt torbacıkları biraz daha büyütüyorlar ve ne kadar büyütürlerse büyütsünler, için sıcak hava ile dolan bu torbacıkların ocağın içinde havalandığını görüyorlardı. Ve bir gün geldi, öyle ocağa filan sığmayacak çapta torbalar yapmaya başladılar. Bu torbaları mağazanın arkasındaki bahçede yaktıkları ateşten elde ettikleri sıcak hava ile dolduruyorlardı ve torbalar uçup gidiyordu. Kasaba ahalisi, Montgolfier’lerin kağıt deposundan havalanan bu garip cisimleri şaşkınlıkla seyretmeye başlamışlardı. Ne olduğunu anlayamadıkları bu cisimcikler en rüzgarsız zamanda dahi havada uçuyordu.
Nihayet bir gün Montgolfier Kardeşler koskoca bir torba yaptılar, bunun üzerini sağlam olmasını temin için bezle kapladılar. Altındaki küçük delikten içeri sıcak hava doldurdular ve bu koskoca torba da havalandı. Hem de en az 300 metre yüksekliğe kadar uçup gitti. 5 Haziran 1783 günü Annonay kasabasından havalanan 12 metre çapındaki bu dev torba, insanlık tarihinde yeni bir devir açıyordu.
Montgolfier Kardeşler bu başarılı denemenin verdiği cesaretle 24 metre çapında bir balon yaptılar. Altına bir de sepet bağladılar bunun. 19 Eylül 1783 günü Paris’te yaptıkları denemeye, onların bu başarısını işitip pek merak eden Fransa Kralı Onaltıncı Louis ile bütün saray ve devlet erkanını da davet ettiler. Böyle bir denemenin yapılacağını haber alan Paris ahalisi de meydanı doldurmuştu. Montgolfier Kardeşler dev balonun sıcak hava ile doldurdular, altındaki sepete bir koyun bir horoz ve bir de ördek koydular. Balonu yere bağlayan ipleri çözdüler. Balon başta Kral ile Kraliçe olmak üzere, meydanı dolduran ahalinin hayret dolu nazarları ve heyecanlı bağırışları arasında havalandı. 15 Ekim 1783 günü yapılan yeni bir denemede insana balonlarında yer vereceklerini söyledikleri zaman Fransa Sarayının ünlü tarihçisi Pilatre de Rozier, herkesten önce bu işe talip olmuştu. Rozier o gün 24 metre çapındaki ”Montgolfier”’adlı balonla uçan ilk adamı olmak gibi ebedi bir şerefe sahip oluyordu.
