Oyuncak yapmaya ve bilinenlerin dışında cazip oyuncaklar imal etmeye pek büyük bir merakı olan Fransız asillerinden ”Sivrso Kontu” bir tahtanın iki ucuna birer tekerlek koyarak meydana getirdiği ve ”Celerifere” adını verdiği oyuncağı yaptığı zaman tarihin en büyük bir keşfinin ilk adımını attığının farkında bile değildi. Pedalı, hatta direksiyonu bile olmayan bu tahta aletin üzerine ata biner gibi oturan kişi ayaklarıyla yerden hız alarak yürüyordu ”Celerifere” ile. Sivrac Kontu’nun 1790 yılında ortaya çıkardığı bu tahtadan yapılma yürüme aracını aradan 27 yıl geçtikten sonra bir diğer Fransız soylu kişisi olan Baron Drais de Sanerbron daha geliştirmeyi başardı. Baron, tahtadan yaptığı bu yeni alete bir sele ile bir de gidon ilave ederek ortaya üzerinde daha rahat oturabilen ve istenilen yöne doğru çevrilebilen bir özellik katmayı başarmış, adını da ”Draisienne” koymuştu. Bu ”Draisienne”ler de tıpkı Sivrac kontunun ”Celerifere”i gibi ayakla yerden hız almak suretiyle yürümekteydi. Baron bu yeni aleti Paris’teki Tuvoli bahçesinde ilk kez teşhir ettiği zaman geniş bir ilgi uyandırmıştı. 1818 yılında İngiliz makinisti Birch, Baron Drais’in tahtadan yaptığı aleti demirden imal etti. Ancak ahşap iken 25 kilo çeken alet, demirden yapılınca yerinden kalkmaz hale geldi. Dolayısıyla pratik olmaktan çok uzak kaldı.
Nihayet 1855 yılında Pierre Michaux adında bir Fransız, oğlu Ernest Michaux ile kafa kafaya verip uzun bir çalışmadan sonra ortaya yeni bir tip çıkardılar. Baba-Oğul Michauxlar, Baron Drais’in yaptığı ”Draisienne”in ön tekerlek göbeğine bir pedal taktılar ve bu pedalı ayakla çevirmek suretiyle önce ön tekerleğe sonra da bu garip arabaya hareket verdiler. Baba-oğul, bu yeni alete latince ”Bi-Kuklos” (İki Tekerlek) kelimelerinden galat olarak ”Bieyele” (Bisikl) adını verdiler. Bicycle, kısa zamanda pek büyük bir ilgi görüp önce İngiltere adalarına sıçradı, oradan da bütün Avrupa’ya yayılıverdi. Bu öylesine bir yayılış oldu ki 1871 yılında başlayan Almanya – Fransız harbinde ”Bicycle” Fransız ordu birliklerine kadar girdi ve savaş alanlarında da önemli rol oynadı. Gerek Avrupa’ya bu yayılışta, gerekse Fransız ordusunun ihtiyacını karşılamakta Michaux’ların 1864 yılında kurdukları fabrikanın yaptığı seri halinde imalatın pek büyük rolü oldu.
Michauxların Fransa’da kurdukları fabrikadan bir yıl sonra 1865 senesinde İngilizler de bu işin imalatına el attılar. ”Coventry Dikiş Makineleri Şirketi”piyasaya demir tellerle gerilmiş tahta tekerlekli bisikletler çıkarmaya başladı. 1875 yılına kadar bisikletlerde hızın ön tekerleğin büyüklüğüne bağlı bulunduğuna inanılıyordu. Bu yüzden ön tekerleklerin çapı 1.75 metreye kadar genişletilirken arka tekerlekler ise 30 santim çapa kadar küçültülmüştü. Bu nedenle bisikletler sadece uzun boylu kimselere göreydi. Kısa boyluların da bundan faydalanmalarını sağlamak amacıyla 1875 yılından itibaren üç tekerlekli bisikletlerin imaline başlandı. Ayna dişlisi ve rublenin bulunuşundan sonra ise bütün bu mahzurlar ortadan kalkıverdi, Böylece pedal ortaya gelirken iki dişli birbirlerine bir zincirle bağlandı.
1888 yılında Veteriner John Boyd Dunlop’un tahta tekerleklerin üzerine içi hava ile doldurulmuş lastikler geçirmesinden sonra bisiklete binmek daha büyük bir rahatlık ve zevk oldu. Bisikletler daha yollarda doğru dürüst yürüyemezken, Fransızlar tarihin ilk bisiklet yarışını tertiplemişlerdi.1869 yılında yapılan ilk bisiklet yol yarışını James Moore adında bir İngiliz’in kazandığı bilinmektedir. 1888 yılından sonra bisiklet sporu da birden bire büyük önem ve değer kazanıverdi. Tekerlekleri, içi hava dolu lastiklerle sarılı ve çalışma sistemleri geliştirilmiş bulunan bisikletler ile yapılan yarışlar, hem kalabalık bir yarışmacı topluluğunun hem de geniş bir meraklı kitlesinin ilgisini toplamaya başladı.