Parisli bir bahçıvan olan Monier, şehrin parklarına koyacağı nadide çiçekleri için büyük saksılar yapmayı tasarlıyordu. 1867 yılının Paris’inde ve dünyasında saksılar yalnız topraktan ya da mermerden yapılabiliyordu. Bahçıvan Monier, çok sayıda saksıya ihtiyacı olduğu için bunları mermerden yaptırmaya kalkışsa büyük bir servet tutacaktı. Topraktan yaptıracağı saksılar ise dilediği büyüklük karşısında pek mukavemetsiz kalacaktı. Parklardaki bu büyük saksıların her an için kırılması ihtimali vardı. Bahçıvan Monier, dünyanın henüz yirmi iki yıldan beri tanıdığı çimentodan yapmayı hesapladı önce. Fakat İngiliz ilim adamı Aspdin’in buluşu olan çimento yalnız Portland şehrinde yapılabiliyordu o güne kadar. İngiltere’de ithal edilmekte olan çimentodan yapılacak bu saksılar da mermere yakın bir maliyet arz edecekti. Parisli bahçıvan, çimentoyu içine kum katarak bereketlendirmeyi düşündü. Bahçesini bir köşesinde kumla çimentoyu birbirine iyice karıştırdı. bu sırada yerde bulunan minik bahçe çakılları da araya karışmıştı. Bunları ayıklamakla başa çıkamayacağını anladı ve ”varsın onlar içinde bulunsun” diye düşündü.
Kum ve çakıl ile karışmış çimentoya sulandırdı ve bunun büyük kalıplar içine dökerek dondurdu. İstenilen şekle kolaylıkla intibak edebilen ve taş kadar sağlam bir terkip ortaya çıkmıştı. Bahçıvan Monier’in bu terkip ile yapıp Paris’in parklarına koyduğu saksılar, görülmemiş bir güzellik arz ettiği gibi ilim adamlarının da dikkatini çekmişti. Bahçıvan Monier, saksı yapayım derken geleceğin en büyük buluşlarından biri olacak ”Beton”u bulup ortaya çıkarmıştı farkında olmadan. Bu saksılar üzerinde yapılan ilmi araştırmalar betonun sahip olduğu büyük mukavemet gücünü ortaya koymuştu. Mühendis ve mimarlar bunun yapı işlerinde mükemmelen kullanılabileceği konusunda fikir birliği yaptılar. ”Beton” mimari dünyasında yeni bir çığır açabilecekti. 1895 yılında bu kez bir taşçı olan Parisli Hannebique, hemşehrisi olan bahçıvan Montier’in buluşunu biraz daha geliştirmeyi başardı. Taşçı Hennebique, betonun içine önce tel kafesler, sonra da demir çubuklar koyarak bunu taştan daha sağlam bir form verdi. Bu form ayrıca betona hafif bir elastikiyet de temin etmişti Taşçı Hannebique’nin ortaya çıkardığı bu sistemin mimarideki önem ve değeri bir kat daha büyük olacaktı.
Dünya, taşçı Hennebique’nin bu harika buluşunu 1900 yılına, daha doğrusu yirminci yüzyıla giriş münasebetiyle Paris’te açılan büyük sergide tanıdı. ”Betonarme” adını taşıyan bu sistem dünyanın en tanınmış mimar ve mühendisleri tarafından derhal benimsenmiş ve bununla inşaat dünyasında yepyeni bir çığırın açılacağı konusunda bütün bu ünlü inşaat uzmanları tam bir fikir birliğine varmışlardı. ”Betonarme” 20. yüzyıla girerken bütün dünyaya yayılıverdi. Dünyanın her yanındaki mimar ve mühendisler bu sistemi son derece kullanışlı ve sağlam bulmuşlardı. Beton 20. yüzyılın en önemli bir buluşu olarak uygarlık dünyasına en büyük hareketi ve imarın sonsuz zaferini getirdi. Gittikçe inkişaf eden mimari tekniğinin en vazgeçilmez bir unsuru hüviyetini korudu. Yerine yeni bir eleman ortaya çıkana kadar da taşıdığı büyük önem ve değer korunmaya devam edecektir.
