İnsanlar daha alkolün değil tadını, adını bile bilmedikleri devirlerde dahi bira içmekte idiler. Bu konuda yapılan araştırmalar, biranın tarihinin Milattan çok ve çok eski devirlere kadar dayandığını göstermektedir. Biranın babası, hatta daha doğru sayılacak bir deyimle özbeöz anası, ”Boza” dır. Bu nedenle insanların önce bozayı buldukları, sonra bundan bira ürettikleri akla daha yakın gelen bir ihtimaldir. Nitekim papirüsler üzerinde okunan hiyeroglif yazılarından, eski Mısır tababetinde bozanın şifaları hakkında geniş kayıtlara rastlanmaktadır. Yine bugüne dek elde edilen tarihi kayıtlar, bira adını verdiğimiz içkinin Babil’de doğup büyüdükten sonra eski Mısır’da yerleştiğini ortaya koymaktadır. Gerek Babil ve gerekse eski Mısır’da biranın bugünkü boza şekil ve tekniğinde kernik ve darıdan hazırlanmakta olduğu da bir gerçektir. Daha sonraları eski Mısırlılar bu lezzetli içkiyi daha da geliştirerek bugünkü şekline pek yakın bir kıvama soktukları bilinmektedir.
Özellikle Mısır’da bira, ekmek kadar önemli bir gıda halini almış ve sofraların vazgeçilmez bir unsuru olmuştu. Firavun sofralarından en fakir evlere kadar her yerde su yerine bira içilmiştir eski Mısır’da. Mısırlılar önceleri birayı da tıpkı ekmek gibi hazırlarlardı. Hamur, yufka, hatta pişmiş ekmek veya yufkaya su katılarak fermantasyona tabi tutulurdu ilk biralar. Bu fermantasyonda havada, suda, kapta ve hububatta bulunan bakteriler başrolü oynardı muhakkak ki. Bu bakterilerin süt asidi bakterileri ve alkol mayaları olduğu ise nice ve nice yıl sonra anlaşılıp adlandırılacaktı. Süt asidi bakterileri ile alkol mayalarının ekşilik ve alkol yapma özellikleri ise doğrudan doğruya çevrenin hava şartlarına bağlı bulunuyordu. Nitekim bozanın ekşimesinde de ana rol bu süt asidine aittir.
Bira, Avrupa ve Asya’ya Trak ve İskitlerin geniş yayılma hareketleriyle geçmiştir. Önceleri Akdeniz ile Batı Avrupa’ya sıçrayan bira daha sonra Tuna boylarında kendini göstermişti. Bu arada eski Yunanlılar da Firavunların bu nefis içkisini alıp ülkelerine getirmişler, böylece birayı Avrupa’ya geçiş konusunda yeni bir kapı daha açmışlardı. Biranın Avrupa’ya geçip baş döndürücü bir hızla yayılmasına karşılık boza adını verdiğimiz anası vatanında kalmıştı. Bu nedenle boza yapımına yalnız Türklerin oturdukları bölgelerde rastlanmaktadır bugün. Öte yandan Amerika’da daha ziyade kızılderili yerlilerin rağbetini kazanmış bulunan ”Chicha” adını taşıyan bir içki vardır ki bozayı andırır. Ancak bunun ana maddesi darı değil de mısırdır.
Bugün dahi Türkistan ve Kafkasya’ya yerleşmiş bulunan Türk boylarının seve seve içtikleri ”Kovas” adını taşıyan içki de bozaya tıpa tıp benzemektedir. Ancak bu içki de pirinç ile buğdaydan hazırlanmaktadır. Bunun içine ayrıca tıpkı birada olduğu gibi şerbetçi otu katıldığı da bilinir. Aynı şekilde Finlilerin de ”Kawo” adını verdikleri bir milli içkileri vardır. Finklasikleri arasında yer alan ”Kalawala Masalları”nda bu içkinin Finlilerin anayurdu olan Orta Asya’dan geldiği ve içine şerbetçi otu da konulduğu yazılıdır. Osmanlı egemenliği devirlerinden kalma bozaya bugün bir çok ülkede de rastlanmaktadır. Macarların ”Buza” Yugoslavların ”Boza” ve nihayet Rumenler ”Braze” adını verdikleri içki tamamen Türk bozası’dır.