Saydam veya yarı saydam, genellikle sert, kırılgan madde

Muhakkak ki, kumlar üzerinde yaktıkları ateşin içine soda ve kireç parçalarını atan Mısırlılar ”Cam” adını alacak o saydam maddeyi bulmanın gayret ve telaşı içinde değillerdi. Belki de o sırada ellerinde yakacak azaldığı için yanlarında bulunan kireç ile sodaları bu ateşin içine atmışlardı. İcatların üzerinde tesadüflerin rolü ve hissesi çok büyüktür şüphesiz ki. Hele öyle icatlar vardır ki, tamamen tesadüflere dayanır. İşte insanoğlunun camı buluşu da böyle bir tesadüfe bağlanmıştı. Kızgın ateşin etkisiyle eriyen kum, aynı şekilde eriyen kireç ve soda ile karışmıştı o ateşi yakanların farkında dahi olmadan. Ertesi sabah, o ateşin yandığı yerde pırıl pırıl parlayan saydam bir maddenin bulunduğunu gören Mısırlıların ne kadar şaşırdıklarını tahmin etmek hiç de güç değildir.

Milattan en az 2000-2500 yıl önce geçtiği tahmin olunan bu olay, insanoğluna hayatının en önemli parçalarından birini teşkil edecek ”Cam”ı bulmak imkan ve fırsatını vermişti. Mısırlıların başladıkları bu işi Finikeliler geliştirmişler, oradan da Avrupa’ya doğru bir sıçrama yapmıştı camcılık. Önceleri ancak tabaka halinde cam yapılabiliyordu insanlar. Tahminen 1500 yıl kadar sonra yine Mısırlı kızgın sıvı halindeki cama üfleyerek şekil vermeyi düşündü. Ve bunun ilhamı ile de ”Cam Çubuğu”nu icat etti. Ve bu çubukla üflemek suretiyle cama istenilen şekiller verilmeye başlandı. Bardak ve şişe gibi lüzumlu bir takım eşya bu sayede yapıldı ve insanın hizmetine girdi.

Romalılar Mısır’ı istila ettikleri zaman cam yapımı ve üfleme çubuğunu görüp tanıdılar. Önce Mısırlılar tarafından yapılan camları ve cam eşyayı memleketlerine taşımaya başladılar, sonra da camcılığı Roma’ya götürdüler. Böylelikle Avrupa’da camcılık, bugün İtalya adıyla andığımız toprakların üzerinde doğdu ve oradan bütün Avrupa’ya yayıldı zamanla. Avrupa’daki göçler ve istila hareketlerinden büyük zarar gören camcılık, beşinci yüzyıldan sonra tekrar canlandı ve Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde kurulan cam imalathaneleri tarafından süratle geliştirilip yayılmaya başladı. Fırınlardan alınan kızgın haldeki cam hamurunu üfleme çubukları ile şişirip şekiller veren usta sanatçılar ev ihtiyaçlarını cevap verecek olan şişeleri, bardakları, kaseleri, tabakları yapmaya başladılar. Avrupa’da camcılık, on yedinci yüzyıldan itibaren büyük bir gelişme gösterdi ve bir endüstri halini aldı. Bu yüzyılın içinde özellikle Bohemya ve Venedik camcılık sanayisinde en ön sırayı işgal ettiler. İşte cam, bu yüzyılın içinde, bu şehirlerdeki imalathanelerde ‘Kristal” şeklini aldı. Bohemya ve Venedik kristalleri ile bu kristalleştirilmiş camdan yapılan eşyalar pek büyük bir değer kazandı. Onyedinci yüzyıldan kalma Bohemya ve Venedik malı cam eşyalar bugüm dahi pek büyük bir değer ifade etmektedir. Bohemya’nın kristali ile Venedik’in ”Moreno” mamülleri bugün dahi camcılık sanayinin en güzel eserleri olarak dünya piyasasına hükmetmektedir.

Cam tabakalarının pencereler konulması Romalılar ile başlamıştı. Fakat Roma’nın çöküşünden sonra, yalnız saraylar ve asil kişilerin konaklarının pencerelerinden bulunan bu camlar da unutuldu. 1500 yılından sonra pencerelere cam koymak adeti yeniden ortaya çıktı ve yaygın bir hal alıverdi. Kurşun veya alçı kalıpları dökülen türlü motiflerdeki pencerelerin türlü şekillerdeki boşluklarına konulan camlar ile camcılıkta yepyeni bir sanayi şekli ortaya çıkıverdi. Kalın perdeler ve yarı saydam parşömenler ile kaplanan pencerelerin yerini böyle işlemeli camlar almaya başladı. Özellikle manastırlarda yapılan renkli camlar bu dekoratif pencereler için en aranan parçalar oldu. 

Cevap: Cam 

Diğer Sorular ve Cevaplar

Related posts