Buharlı gemilerin denizleri kaplamasıyla denizler üzerindeki mutlak egemenliğini ilan eden insanoğlu gözlerini tekrar denizlerin altına çevirmişti. ”Tekrar” diyoruz, zira bu konuda ilk adım, buharlı gemilerin denizlerde çark döndürmeye başlamalarından tam iki yüz yıl önce atılmıştı. Denizlerin altında, ilk adım 1620 yılında Hollandalı Cornelius Van Drebbel tarafından atılmıştı. Drebbel, inşa ettiği eklemli kürekleri bulunan bir gemi ile İngiltere’deki Thames nehrinde yaptığı ilk denemesinde beş metre derinliğe kadar inmeyi başarmıştı. Büyük bir olay olan bu teşebbüsten otuz üç yıl sonra, 1653 yılında bu kez bir Fransız tarafından denizlerin altına doğru yeni bir hamle yapılmıştı. François de Son adındaki bu Fransız, Drebbel’in denizaltı gemisine benzer bir tekne ile suların altına batıp çıkmayı başardı. 1720 yılında Symons adında bir İngiliz bilgini bu tekneleri biraz daha geliştirdi. Ancak, Symons’un icadı olan bu yeni tipteki gemi de Hollandalı Drebbel’in yaptığı ilk tekneden çok farklı değildi.
O sıralarda İstanbul’da da buna benzer bir deneme yapılmıştı. Haliç’teki tersanede inşa olunan bir ”Tahtelbahir” Sarayburnu’nda denizin altına inmiş ve bir süre dolaştıktan sonra tekrar su yüzüne çıkmıştı. Bu denemeyi başta devrin padişahı Üçüncü Ahmet olmak üzere çok kalabalık bir halk topluluğu merak ve heyecanla izlemişti. Üçüncü Ahmet, bu fevkalade deneme karşısında hudutsuz bir memnuniyet ve hayranlık duymuş, bu tahtelbahiri inşa eden tersane mühendisleri ile onu işletenleri mükafatlandırmıştı. 1776 yılında, Amerikalılar bu konuda cidden büyük bir çığır açmayı başardılar. Amerika ihtilalinin sonlarına doğru David Bushnell adında bir mühendisin inşa ettiği ”Kaplumbağa” adındaki, dev bir deniz kaplumbağasının andıran tekne, o güne kadar yapılagelenlerin çok üstündeydi. İçinde oturan tek kişi tarafından ayakla çevirilen bir pedalın ucundaki pervane aracılığıyla yürüyen ”Kaplumbağa”nın ayrıca elle çevrilen bir dümeni vardı. Bu dümen aynı zamanda pedal gibi kullanıldığı takdirde ikinci bir pervane görevini yüklenmekteydi.
Denizler altındaki en büyük teşebbüs, ilk buharlı gemiyi su üzerinde yüzdüren Amerikalı Robert Fulton’un oldu. Bugünün denizaltı gemilerine pek benzeyen bu tekneyi Fulton, 1800 yılında denize indirdi. Su üzerinde yelkenlerinin yardımıyla yol alan gemi, denizin altında elle döndürülen pervane ile yürüyordu. Fulton kendi eseri olan ve ”Nautilus” adını verdiği bu tekne ile tam altı saat denizin altında kalmayı başarmıştı. Bu büyük deneme pek büyük bir ilgi uyandırmış, denizlerin altını fetihte yepyeni bir aşama olarak kabul edilmişti. Bütün dünyanın haklı olarak pek büyük bir merak ve ilgi gösterdiği bu denizaltı gemisini Fulton, Fransa İmparatoru I. Napolyon’a armağan etmişti.1819 yılında Amerikalı Coessin Kardeşler yeni modelde bir denizaltı meydana getirerek bununla Kuzey – Güney savaşlarına katıldılar ve bu denizaltının yardımıyla tarihte ilk defa olarak bir savaş gemisini batırmayı başardılar.
I. Dünya Savaşı sırasında büyük gelişme gösteren denizaltılar, II. Dünya Savaşı öncesine ve savaş yıllarında pek büyük gelişmeler kaydettiler. Amerikalılar tarafından inşa edilip 17 ocak 1955 günü denize indirilen ”Nautilus” adındaki atom pili ile çalışan denizaltı bu yolun en son aşaması oldu. Denizaltında saatte 20 mil hızla seyreden bu gemi Hawai Adalarından kalkıp suyun altından Kuzey Kutbuna kadar çıktıktan sonra buz kitlelerinin altından geçerek İngiltere’ye vardı.

