Türkçe’mizde bir deyim vardır; ”Bulunmaz Hint Kumaşı” denir .. Hint kumaşının ne kadar makbul olduğunu belirten bu sözde, hakikat payı pek büyüktür. Zira kumaşın ana vatanı Hindistan’dır ve burada dokunan kumaşlar yüzyıllar boyu dünyanın en değerli kumaşları olmuştur. Önceleri avladıkları hayvanların postlarına bürünerek kendilerini soğuktan korumaya çalışan ilkel insanlar, daha sonraları giyimlerine önem vermeye başladılar. Özellikle sıcak bölgelerde yaşayanlar daha hafif giyecekleri sırtlarına almak ihtiyacını duydular. Dere kenarlarında yetişen sazlarda ve kurumuş otlardan vücutlarını saran kıyafetler yapmaya başladılar. Bunları önce elleriyle hasır örer gibi örmeyi başardılar, sonra bitki liflerini iplik haline getirip örmeye çalıştılar. Bitki lifleri ve özellikle ketenden yapılma örme kumaşların kökeni eski Mısır ile Mezopotamya oldu. Dokuma tezgahlarını bulup bu tezgahlarda yün ve pamuk liflerinden yapılma iplikleri dokuyanlar ise Hintliler olmuştu. Yapılan ilmi araştırmalar, Milattan binlerce yıl öce Hindistan’da bir dokuma sanatının varlığını ortaya koymuş bulunmaktadır.
Hint kumaşlarının ham maddesi önce Hindistan’da bol miktarda yetişen pamuk teşkil etti. Bu pamukların liflerini iğlerde iplik haline getirmeyi başaran Hintliler kendi icatları olan tezgahlarda bunları dokumaya koyuldular. Daha sonra Hindistan’ın Keşmir şehrinde yetişen keçilerin pamuk gibi yumuşacık tüylerinin de aynı işe yarayabileceğini düşünen Hintliler, bu keçi tüylerini iğlerden geçirip pamuktan daha güzel ve daha yumuşak bir iplik elde ettiler. Bu ipliklerle de aynı dokuma tezgahlarında fevkalade güzel kumaşlar meydana getirdiler. Aradan nice yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen ”Keşmir” kumaşı dünyanın en makbul kumaşlar arasında pek müstesna bir mevki işgal etmektedir. Çin’de bulunup oradan Hindistan’a geçen ipek böceğinden elde edilen o pırıl pırıl ipek iplikleri de Hintlilerin el tezgahlarında şahane bir kumaş halini alıverdi. O tarihlere pek nadide olan bu ipekli kumaşlardan zengin ailelerin gelin elbiseleri dikilebilirdi ancak.
”Muslin” adı verilen ince ipekli kumaşın ana vatanı da Hindistan’daki Dakka şehri oldu. Burada çıkan ipekli kumaşlar bugün dahi, dünyanın en makbul ipeklileri arasındadır. Dokuma sanatının ilerlemesiyle yeni yeni buluşlar da bu sanatın içinde yer almaya başladı. Bu arada gümüş ve altın sırmalar da dokuma tezgahlarına ayrı bir güzellik kattı. Hindistan’daki Benares şehri imal ettiği bu gümüş sim ve altın sırma ile işli kumaşlarda dünya çapında bir üne sahip oldu. Kumaşçılıkta pek ileri giden Hintliler çok geçmeden iplik boyama usulünü de ortaya çıkardılar. Bir renk cümbüşü içindeki Hint şalları da bütün dünyanın hayranlığını kazandı zamanla. On altıncı yüzyıldan itibaren bütün Avrupa Hint kumaşlarının taşıdığı büyük değeri kabul ettiğinden Hindistan, Avrupa şehirlerine önemli miktarda kumaş ihracatına başladı. Ancak, On sekizinci yüzyılda dokumacılık bir endüstri halini alabildi. İngiliz mucidi John Kay’in ortaya çıkardığı bir dokuma makinesi bu alanda yepyeni ve alabildiğine geniş bir ufuk açtı. O zamana dek, elle sürülen mekikle iplik, bu yeni harika makine ile mekanik olarak işlemeye başladı. Bu öylesine süratle dokuma işini başaran bir alet olmuştu ki, dokumacılar bu buluşun kendilerini işsiz ve ekmeksiz bırakacağı korkusuna kapılarak John Kay’i öldürmeye dahi teşebbüs etmişlerdi. Fakat bu mekanik sistem dokuma sanatında yeni bir aşama yaparak bugünkü dev sanayiye ulaştı.