Avarız, Osmanlı Devleti zamanında olağanüstü hallerde halka yüklenen mali, ayni ve bedeni vergilerdi. Bu vergi hem Müslümanlardan hem de gayrimüslimlerden alınırdı. Fakat zamanla sürekli vergi haline gelmiştir. Günümüz Türkiye’sindeki deprem vergileri aynen buna benzer. Halk, gelirine ve sahip olduğu gayri menkule göre ala, evsat, hahir, ahkar ve edrui olmak üzere çeşitli gruplara ayrılmakta ve bu esasa göre avarız toplanmaktadır.
Bu arada avarız hanesi tabirine biraz açıklık getirmek lazımdır. Avarız hanesi’nin gerçek hane ile ilgisi yoktur. Hane, genel olarak ev demektir. Osmanlı vergi ıstılahındaki anlamı ise bir evde oturan evli çifttir. Avarız hanesi ise, 3, 5, 7, 10, 15 evden oluşan bir vergi birimidir. İmparatorluğun her yeri için standart bir avarız hanesi birimi de yoktur. Her kaza için farklı ölçüler esas alınmıştır. Bazı yerlerde 10 hane (ev) bir avarız hanesi kabul edilirken, bazı yerlerde bu sayı 15-20’ye çıkabilmektedir. Devlet, bir kazadaki avarız hanelerini tespit ettikten sonra avariz ve nüzül zahiresi ya da kürekçi bedeli toplanırken hane başına düşen miktarı her yıl için belirlemekte ve buna göre vergi toplamaktadır. Dolayısıyla avarız tahrirleri avarız vergisinin toplanması açısından büyük önem taşımaktadır. Avarız hanelerinin tespiti ve toplanması kadının sorumluluğundadır.