Cisimlerden yansıyan elektromanyetik radyasyonun toplanıp odaklanması

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük bir ressamı olan Leonardo da Vinci, yaşadığı yüz yıldan en az üç yüz – dört yüz yıl ileri görüşe sahip bir insandı. Uzun sakallı ve cin gibi zeki bakışlı bu adamın fırçasında yalnız kutsal tasvirler bir sanat şaheseri olarak tuval ve duvarların üzerine canlanmazdı. O engin iç dünyası ve eşsiz düşünüş kabiliyeti ile o devre göre hayli garip nazarlarla bakılan bir takım ”olmaz şeyler” de muntazam desenler halinde kağıtların üzerine dökülürdü. Vinci ölümünden yüzlerce yıl sonra insanlığın en büyük icatları olarak ortaya çıkan bir takım buluşları ilk düşünen ve bunu desenler haline getiren kişiydi. 1500 yıllarında, bir kapalı kutu düşünmüştü Leonardo da Vinci. Bir tarafından ufak bir delik olan ve dışarıdaki bir cismi veya bir manzarayı bir ayna aracılığı ile bu kutunun arka yüzünün içine düşürmeyi tasarlamış ve bunun çeşitli desenlerini de çizmişti. Bu karanlık kutu da çizdiği pek çok ”olmaz şey” gibi önemsenmemiş ve hayali bir tasavvur olmaktan ileri gidememişti. 

Cisimleri optik mercekler ve kimyasal maddeler aracılığı ile bir levhanın ya da bir kağıdın üzerine tespit etmek hayalinin gerçekleşmesi Leonardo da Vinci’nin vefatından üç yüz yıla yakın bir süre sonra mümkün olabildi ancak. Taş basmacılığı yapan Fransız Niepce, Leonardo da Vinci’nin bu hayalini gerçekleştiren ilk kişi oldu. ”Camera obscura” adını verdiği ”Karanlık odacık”ta, bir mercekten süzülen ışınları, bu kutunun içindeki arka yüzde bulunan madeni bir levhanın üzerine saatler ve saatlerce süren bir bekleyişten sonra düşürmeyi başardı. Böylelikle Fransız taş basmacısı Niepce, insanlık tarihinin en önemli bir buluşunda ilk büyük adımı atan kişi olmuştu. Fakat bu buluşunu daha fazla inkişaf ettiremeden fani dünyadan ayrıldı. Niepce’nin bu buluşunu geliştirmek şerefi bir başka Fransız’a ait oldu. Dekoratör ressam Daguerre, Niepce’nin ”Camera obscura”sında hasıl olan hayali resim şeklinde tespit etmeyi düşündü ve uzun çalışmalardan sonra bunu başardı.

İyotlu bir gümüş plakanın üzerinde tesadüfen kalmış bir kaşık, tarihin bu en büyük bir buluşuna yardımcı oldu. Bu kaşık sayesinde plakanın ışığa karşı olan hassasiyetini keşfeden Daguerre, ışıklandırılmış iyotlu gümüş plakalar üzerine civa buharından faydalanarak ilk resmi tespit ettiği zaman dünyamız Hazreti İsa’nın doğumundan 1838 yılı sonrasını yaşıyordu. Dekoratör ressam Daguerre, bu harika buluşuna ”Daguerreotypie” ismini, daha doğru bir deyimle adını verdi. Fransız ilim akademisi Dekoratör Daguerre’in bu harika buluşunu takdir ile karşılayıp kendisine patent verirken bu buluş bütün ilim dünyasında bir bomba tesiri yapmıştı. Daguerreotypie’nin bulunuşundan iki yıl sonra Fox Talbot adında bir İngiliz, madeni levhalar yerine ilaçlandırılmış cam ve kağıt kullanmak suretiyle ilk negatifleri meydana getirdi ve bu ilaçlandırılmış camlar ile kağıtlar sayesinde resimlerin tespiti çok daha çabuk ve kolay hale geldi.

Bu ilk devrede resimlerin tespiti şüphesiz ki hayli zor ve eziyetli bir işti. Sonraları bu işin üzerine önemle eğilen diğer fizikçiler ”Daguerreotypie”yi daha da geliştirmeyi başardılar. Fox Talbot’un yeni esasları ile ortaya çıkan sisteme eski Yunancadan alınma bir de isim bulundu ”Işık” anlamına gelen ”Fotos” ile ”Yazmak” anlamına gelen ”Grafos” kelimelerinin birleşimi ile ”Fotosgrafos” denildi. Bu yoldaki çalışmalar ile bu harika alet daha tekamül ederken adında da bir değişiklik oldu ve dile kolay gelen şekliyle ”Fotoğraf” denildi.

Cevap: Fotoğraf

Diğer Sorular ve Cevaplar

Related posts