Bazı tropikal bitkilerin öz suyundan ya da petrol ve doğal gazdan imal edilen esnek madde

Önceleri yeryüzünde yalnız Brezilya da, Amazon Nehri kıyılarının balta girmemiş ormanlarında bulunan Hevea Brasiliensis adını taşıyan bir ağaç vardı. Bu ağacın gövdesinden sızan sütü andıran sıvı, kuruduğu zaman pek yüksek zıplama kabiliyeti olan yumuşak bir madde halini alırdı. Amazon Nehri kıyılarında yaşayan Brezilya yerlileri, 1770 yılına kadar bu maddeyi top haline getirip oyun aracı olarak kullandılar. Bu zıplayan toplarla avundular ve eğlendiler. Sonra Avrupalılar, bu zıplayan yumuşacık topları gördü ve onları Amazon Nehri kıyılarındaki yerli kulübelerinden alıp, Avrupa saraylarına ve konaklarına götürdü. Brezilya’dan gelme bu toplar, özellikle Avrupa’nın aristokrat sınıfının rağbetini kazandı. Avrupalı aristokrat salonlarda ve villalarında şahane bahçelerinde bu toplarla oynayıp eğlendiler.

Kimyager Priestley bu zıplayan yumuşacık topların aynı zamanda kurşun kalemle yazılan yazıları sildiğini de gördükten sonra, Hevea Brasiliensis ağacının bu donmuş üsaresi ayrı bir önem ve değer kazanıverdi. Fransız mühendisi Fresneau, Avrupa sosyetesinde böylesine önem kazanan bu maddenin nasıl elde edildiğini araştırmak maksadıyla Paris’ten kalkıp Brezilya’ya kadar gitmeyi göze aldı. Amazon Nehri’nin balta girmemiş ormanlarına dalıp Brezilyalı yerlilerin bu maddeyi nasıl elde ettiklerini gördü. Yerliler Hevea Brasiliensis ağaçlarının gövdelerini bıçaklarla çiziyor ve altlarına koydukları kaplara, bu çentiklerden süzülüp akan sıvıyı topluyorlardı. Sıvı hava ile temas ettikten kısa bir süre sonra donmaya başlıyor ve yumuşacık bir madde halini alıyordu. Mühendis Fresneau, bu yumuşacık madde ile ayakkabılara taban yapıldığında son derece rahat bir yumuşaklık üzerinde yürümenin kabil olabileceğini düşündü ve bundan kendisine bir çift ayakkabı yaptı. Elde edilen sonuç öylesine olumlu idi ki Fresneau daha ilk adımlarını attığı anda bu ayakkabılardan başka hiçbir ayakkabı ile rahat edemeyeceğini anladı.

Fresneau, 1751 yılında bu ayakkabılarla Paris’e döndüğü zaman, çevresinde ilgi yarattı. Avrupa’nın gözleri, yavaş yavaş Brezilya ormanlarının bu yumuşak üsaresi üzerine çevrildi. Hatta bu madde yalnız Avrupa’da değil, Amerika’da dahi pek büyük bir rağbet görüyordu. 1839 yılında bu maddenin kükürt ile karıştırılıp ısıtılmasıyla, elde edilen hamuru andıran yeni maddenin her kalıba rahatça girebileceği anlaşıldı. Önce Good-year (1839), sonra da Hancock (1834) tatbik eettikleri pişirme usulleri ile bunu her alanda kullanabilen ve aranan bir meta haline getirdiler. Endüstiriciler bu altın yumurtlayan ağacı üretecek yeni sahalar aradılar, bu uğurda uzun araştırmalar yaptılar. Neticede Hevea Brasiliensis’in Malaya ve Endonezya’da da üretilebileceğini anladılar. Amazon kıyılarından kaçırılan tohum ve fideler Malaya ve Endonezya topraklarına ekildi. Fakat yapılan araştırmaların peşi bırakılmadı, Afrika ve Güney Denizi adalarının da bu ağaçların yetişmesine elverişli olduğu sonucuna varıldı. Böylelikle Hevea Brasiliensis yalnız Amazon Nehri kıyılarının ağacı olmaktan çıktı. Malaya, Endonezya, Afrika ve Güney Denizi adalarında kauçuk ormanlarına yetiştirildi. 1888 yılında bisiklet tekerleklerine sarılmasıyla kauçuk yepyeni bir hizmet yoluna daha girdi ; hemen bir yıl sonra da (1889) Amerikalı John Boydon, bunu otomobil lastiklerine de sardı. 

Kauçuk bugün otomobil ve diğer motorlu araç lastikleri konusunda en büyük tüketimi teşkil etmektedir. Bugün, dünya yüzünde üretilen kauçuğun yüzde yetmişi bu işte kullanılmaktadır. Başta Malaya ile Hollanda Antilleri’ndeki ormanlardan elde edilen kauçuk ham maddesi ise, dünya üretiminin yüzde seksenini teşkil eder. 1934 yılında bu bölgeden elde edilen ham kauçuk mahsulü 1034 milyon kiloyu bulmuştur.

Cevap: Kauçuk

Diğer Sorular ve Cevaplar

Related posts