Çoğunlukla yazma işlemlerinde kullanılan ince malzeme

İlk yazılarını kayaların ve taşların üzerine yazdı insanoğlu. Ancak bu sonraları kendisi için pratik gelmemeye başladı ; yazılarını yazacağı metaın biraz daha hafifletilmesi ve kolay taşınır hale getirilmesinin daha münasip olacağını düşündü. Ve bu düşüncenin sonucu, fırında pişirilmiş topraktan yapılma tabletler ortaya çıktı. Nice ve nice yıllar bu tabletler üzerine yazı yazdı insanoğlu. Fakat zamanla bunun da bir takım mahzurlarına şahit oldu. Yere düşünce kırılan bu kiremiti andıran tabletlerin üzerindeki yazılar da harap oluyordu. Kırılma tehlikesi olmayan ve daha kolay taşınabilen bir yazma zemini ararken hayvan derisini buldu. Ve yazılarını bu  derilerin üzerine yazmaya başladı. Böylelikle hem kırılma tehlikesi bulunmayan, hem de çok kolayca nakledilebilen bir yazı zemini ortaya çıkmıştı. Ancak ne var ki hayvan derisi de pek kolaylıkla ve pek bol ölçüde temin edilebilecek bir nesne değildi. Deri teminin zorluğu, insanoğlunu yeni yeni imkanlar aramaya ve bulmaya zorladı.

Milattan 4000 yıl önce Mısırlılar, Nil nehri kıyılarında ve özellikle deltasında bulunan ”Papirus” adlı bir bitkinin öz suyunun kuruduğu zaman mükemmel bir yazı zemini teşkil edebileceğini gördüler. Papirus’un öz suyunu tabaklar halinde kuruttular ve böylelikle dünyanın ilk kağıdını elde ettiler. Mısırlılar bu kağıda da öz suyundan faydalandıkları bitkinin adını vererek Papirus dediler. O zamanlar Nil Nehri’nin Akdeniz’e döküldüğü deltanın civarında pek bol miktarda bulunan ve bugün ise adından başka iz kalmayan saz ile kamışı andıran Papirus’un üzerine nice ve nice eserler yazdı Mısırlılar. Hatıralar, tarihçeler, ilmi notlar ve mektupların yanı sıra  ölülerle birlikte mezarlara gömülen ”ölü kitapları”nı da hep bu papirus’ların üzerine yazdılar. Papirus bitkisinin öz suyunun muntazam tabakalar halinde dondurulmasından meydana gelen bu ilk kağıdın üzerine, bozulmayan, silinmeyen ve solmayan is mürekkebi ile yazılan yazılar günümüze dek olunca tazeliği ile ulaşmış bulunmaktadır. Papirus’ların ufak tabakalar halinde olmayıp büyük toplar halinde yapıldığı, bu güne dek ele geçirilen örneklerden anlaşılmaktadır. 

Günümüzden 2000 yıl önce Çinliler, keten liflerini öğütüp bir sıvının içinde eritmeyi, bu maddeyi süzgeçten geçirdikten sonra elde edilen hamuru preste sıkıştırıp kurutarak yeni bir yazı zemini yapmasını becerdiler. Kaya, taş, fırınlanmış toprak, deri, balmumlu tahta ve Papirustan sonra ortaya çıkarılan bu yeni yazı zemini de nice yüzyıllara adını verdi. Şurası bir gerçektir ki, bugünkü kağıdın esası Çin’den çıkmış ve buradan bütün dünyaya yayılmıştır. Milattan yaklaşık olarak 100-110 yıl önce Çin’de bulunan bu usul buradan önce Japonya ile Arabistan’a, oradan da Avrupa’ya geçti. Kağıdın Avrupa kıta’sına geçişi 12.yüzyılı bulmaktadır ki bu da Avrupalılar’ın bu konuda Asyalılar’dan ne kadar geri kaldıklarını gayet iyi ifade eder. Zamanımıza kadar kalan en eski kağıt imalathanesi, 1340 yılında İtalya’da Fabriano şehrinde kurulmuştu. Avrupa’daki ilk kağıt fabrikaları da tıpkı Çin’deki ve diğer Asya ülkelerindeki gibi keten dokuları üzerinden aynı esasla imalatta bulunmakta idi. 1760 yılından sonra pamuk kağıt imalatında ana maddeyi teşkil etmeye başladı ise de bunu yüksek maliyeti karşısında bu usulden pek çabuk vazgeçildi. Bu yolda yapılan uzun ve çok uzun çalışmalar sonunda kağıt imalatı için en kolay ve en ucuz yolun ağaç kabuğu olduğu neticesine varıldı ve sellüloz, kağıtçılığın ana maddesini teşkil etti. 

Cevap: Kağıt , Çönge

Diğer Sorular ve Cevaplar

Related posts