Sesin biçim ve anlamlı titreşimler kazanmış hali

Bugün ”Ruhun gıdası” kabul edilen müziğin doğuşunda bir takım dinsel inanışların önemli rol oynadığı söylenebilir. İnsan ırkının yeryüzündeki ilk temsilcilerinin, varlığına inandıkları bir takım kötü ruhları kaçırmak için hep beraber bağırışıp çağırışmalarının bir bakıma müziğin başlangıcı olduğu da kabul edilebilir. Zamanla bu çırpınıp bağırışmalar insan zevkinin de gelişmesiyle daha ölçülü ve daha gönül okşayan bir şekle dönmüş, bundan da dini törenlerin musikisi doğmuştur. Musikinin doğuşu, insanoğluna bir takım yardımcı sesler bulmak ihtiyacını da duyurmuş, böylelikle yeryüzünün ilk enstrümanları arasında isimleri geçen davul ile boru ortaya çıkmıştı. Bunu izleyen yüzyıllarda bu enstrümanların arasına telli sazlar ve diğer nefesli sazlar katılmıştı. En eski enstrümanlardan biri hiç şüphesiz ki borudur. Milattan 2000 yıl kadar önce gerek Orta Asya’daki Türkler, gerekse Çinliler tarafından boru kullanıldığı bilinmektedir. Öte yandan org ile simbalin de anavatanları Çin olmuştu ki, bunlar da Milattan 1000 yıl öncesine dayanan bir tarihe sahiptir. 

Eski Yunanlılar devrinde de müzik büyük bir önem taşımaktaydı. Lir, gitar ve fülüt gibi enstrümanlar baş sırayı işgal ederdi. Atina’daki Delfi tapınağından Milattan önce ikinci yüzyılda taşa kazılmış bir takım gitar parçalarına rastlanmaktadır. Müzik yalnız bir din tören parçası veya eğlence vasıtası olarak kabul edilmemiş, Yunanlılar tarafından güzel sanatlar arasında da katılmıştı. Yeryüzünde ilk nota Milattan 600 yıl kadar önce yapılmış, ancak zor oluşu ve pratikte bir faydası bulunmayışı nedeniyle çok geçmeden bırakılmıştı. İnsanoğlu yüzyıllar boyu bu enstrümanları içinden geldiği gibi çaldı ve onun melodilerine ağız uydurup şarkılar söyledi. Lirlerin romantik nağmeleri arasında okunan şiirler dünyanın ilk şarkı güftelerini teşkil etti. Eski Yunanistan’da başlayan bu sistem, Roma’da en yüksek noktasına ulaştı. Milattan sonra müzik alanında pek büyük bir gelişme kaydedildi. Arapların 8. yüzyılda Avrupa’ya getirdikleri ud, sarayların çalgısı  olurken lirden esinlenerek yapılan ve harp adı verilen telli sazda pek önemli bir yer tuttu.

Avrupalılar harp adını taşıyan bu enstrümana öylesine büyük bir değer verdiler ki, Avrupa’nın bir çok ülkelerinde borç almak için harp aletinin rehin edilmesi kesinlikle yasaklandı. Ney ise 13. yüzyılda yine Asya’dan Avrupa’ya geldi ve burada zamanla şekil değiştirip fülüt halini aldı. Milattan sonra 9. yüzyılda St. Gallen rahipleri tarafından kilise ilahilerini kaydetmek için bulunan bir nota sistemi zamanla geliştirilerek bugünkü şeklini aldıktan sonra insanoğlu müzik alanında büyük bir kolaylığa erişti. 18. yüzyılda müzik büyük bir devrime uğramış ve tam bir güzel sanat havasına bürünmüştü. Dünyanın en ünlü bestecileri en güzel eserlerini bu yüzyıldan itibaren vermeye başlamışlar ve tekamül ettirilen enstrümanlar da bu büyük devrimde musiki üstatlarına en büyük yardımcı olmuştu. 

Cevap: Müzik

Diğer Sorular ve Cevaplar

Related posts