İnka medeniyeti, sonraları Güney Amerika ismi verilecek olan kıtada And Dağları’na yakın olan Cuzco şehrinde yaşadılar. İlk kralları Manco Capac’tır ve krala Sapa Inca (Ulu Önder) denir. İnkalar Güney Amerika’da Kolomb öncesi dönemde kurulmuş en büyük imparatorluğa sahiptir. İnkalar’ın And Dağları’nın yüksek kesimlerindeki dik yamaçlara inşa ettiği yapılar ve şehir mimarileri bugün bile hem gezginlerin bilim insanlarının dikkatini çekmektedir. Özellikle yapılardak büyük taş blokların nasıl taşındığı ve nasıl bu derece düzgün yerleştirildiği hala tartışma konusu. Savaşçı olduğu bilinen İnkalar, kabile halinde yaşardı ve 40 bin kişilik orduya sahiplerdi. Ölen kişiler kraliyet ailesine mensupsa mumyalanarak And Dağları’nın yüksek yerlerine yerleştirilirdi. İnka topluluğundan günümüze kadar gelebilen mumya cesetlerin sırrı da budur.
İnkaların hükmettikleri And Dağları’nın batı kıyısında çöl ve vadiler yer alırken, yine bu dağların kuzey doğu kesimlerinde tropikal bir yağmur ormanı iklimi hakimdi. Bu imkanlardan sonuna kadar faydalanan uygarlık, kıyı bölgelerde balıkçılık, iç bölgelerde sulu tarım yapmış, daha yüksek bölgelerde patates yetiştirmiş, dağlık bölgelerde lama ve alpakalardan yün ve et üretimi yani hayvancılık yapmıştır. En parlak dönemlerini Sapa Inca Pachacuti (Ulu Önder Yer Sarsan) zamanında yaşadılar. İmparatorluk haline geldiler. İmparatorluklarına ‘Dört Çeyreğin Ülkesi’ anlamına gelen ‘Tahuantinsuyu’ adını koydular. Pachacuti, günümüze kadar korunmuş Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri olan antik şehir Machu Picchu’nun da imarını yaptıran kişidir. İspanyollar 1532 yılında İnkalar’ı işgal ederken sık dağlar arasında kalan bachu Picchu şehrini fark etmedikleri için şehir zarar görmemiştir. Antik şehir 200’den fazla merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşur. Şehrin 3000 basamağı bugüne kadar çok iyi korunmuştur. Machu Picchu, Eski Zirve anlamına gelir.