Geniş bir bahçenin içindeki muhteşem villasında sakin bir hayat sürmekte olan ak sakallı dinç adamın en sinirlendiği şey telefonun çalmasıydı. Telefonun zili öttü mü, yaşlı İskoçyalı da kızıp söylenmeye başlardı. Telefonun zil sesine böylesine sinirlenen ak sakallı İskoçyalı, bu aleti icat etmesiyle insanoğluna en büyük hizmeti yapan ve bu sayede yalnız ölümsüz bir üne değil, büyük bir servete de kavuşan Alexander Graham Bell’den başkası değildi. Telefonun zil sesine veya dürüst çalışmamasına kızanalara: ”Telefona kızanlar hiçbir zaman haksız değillerdir. Bu aleti içat ettiğimi bende düşünürüm zaman zaman ve kendi kendime kızarım” demekten de çekinmezdi. iskoçya’da doğan ve orada büyüyen Graham Bell, yirmi üç yaşındayken Amerika’ya göç etmiş, oraya yerleşmiş ve kendisine yeni bir hayat kurmuştu genç İskoçyalı. Hayata, bir Sağır ve Dilsizler Okulunda öğrencilere konuşma dersi veren öğretmen olarak atıldı. Bir süre sonra kendisi sağır ve dilsizler için öğretmen yetiştiren bir okul açtı. Graham Bell, bu işi öylesine benimsemiş ve üzerine öylesine düşmüştü ki, sağırların titreşim sayesinde işitebilmelerini sağlama yolunda uzun araştırmalar yapmaktan ve bunu sağlayacak bir alet icadına çalışmaktan kaçınmamıştı.
Metotlu ve hummalı araştırmanın sonunda pek ilkel bir şekildeki ilk cihazı kendi eliyle yaptı. Nihayet 10 mart 1876 günü bu konudaki her şey hazırdı. Mr. Watson ile birlikte evin üst katındaki bir oda ile bahçenin içindeki odunluk arasına telleri döşeyip cihazları kurdular. İnatçı İskoçyalı pek büyük bir heyecan içindeydi bu son hazırlıkları yaparken. O kadar ki verici cihazı hazırlarken kendisine yardım eden Mr. Watson’a bir ara ”Sizin burada ne işiniz var Mr. Watson?.. Sizin alıcı cihazın başında bulunmanız gerekmiyor muydu?.. ” diye söylenmişti. Mr. Watson koşa koşa merdivenleri inip bahçeye fırlamış ve odunluk olarak kullanılan kulübeye girdiği anda alıcı cihazdan Graham Bell’in boğuk sesi işitilmişti: ”Mr. Watson, buraya geliniz lütfen, sizi bekliyorum!..” İşte bu sözler, telefonda söylenen ve işitilen ilk sözler olarak tarihe geçmişti bu soğuk Mart gününde. Mr. Watson inişinden çok daha büyük bir heyecan ve telaş içinde merdivenlere tırmanırken sevinç içinde avaz avaz bağırıyordu: ” Başardınız Mr. Bell .. Başardınız!..”