Süslenme ihtiyacı, varlığı kadar eskide insanın. Daha dünyamız Taş Devrini yaşarken bu ihtiyacı benliğinde duydu ve süslenmeye önce saçlarından başladı. Bu merakını da binler ve binlerce yıldan beri aynı titizlik içinde de devam ettirdi. Bugün, Afrika’nın en ilkel kabilelerinde dahi ”saç tuvaleti” en ön planda yer almakta ve bu konuda ustalaşmış eller başlar üzerinde adeta sanat eserleri meydana getirmektedirler. Yapılan ilmi araştırmalar, ilk çağlardan beri insanların kemikten, odundan, hatta madenden yapılmış taraklarla saçlarına şekil vermeye çalıştıklarını göstermiştir. Çok eski çağlarda saçlarını uzatan Çinliler başlarının üzerlerinde topuz yaparlardı, ancak Mançur istilasından sonra bir kölelik işareti olarak halkın saçlarını örgü halinde arkalarına bırakmaları mecburiyeti konulmuştu. Bu bir adet olarak yüzyıllar boyu devam etti. Kadın erkek bütün Çinliler saçlarını örgü halinde arkalarına uzattılar. Ancak bu yüzyılın ortalarına doğru Çinliler bu adetlerini bıraktılar. Eski Romalılar’da ise erkeklerin saçlarını kakül halinde kesmeleri adetti. Romalıların bu kakülleri muhafaza edebilmek için saçlarına dünyanın britanyin yerine geçen ilk maddelerini kullandıkları bilinir.
Erkeklerin kısa, kadınların uzun saçlı olması adeti ise oldukça yakın bir geçmişe dayanır. On iki, on üç ve on dördüncü asırda ise erkeklerde uzun saç modası yaygındı. Bu uzun saçların yanı sıra uzun favoriler, uzun bıyıklar ve uzun sakallar da erkek süsüne hakimdi. Rönesans devrinde başlayan peruk modası önce kadın saçlarını etkisi altına almış, sonra da peruk erkeklerin başına sıçramıştı. Uzun erkek saçlarına karşı ilk büyük tepkiyi gösteren İngiltere Kralı Sekizinci Henry olmuştu. Sekizinci Henry, erkeklerin saçlarını uzatmalarını yasaklarken sakal ve bıyıklarını serbest bırakmıştı. Bu yüzden özellikle İngiltere’de erkek saç tuvaleti normal ölçülere girdi. 1461 yılında Fransa’da da buna benzer bir saç devrimi oldu. Bourgogna Dükü Philippe’in, ağır bir hastalık neticesi saçları dökülünce, kendisine yakın çevrede bulunan bütün erkekler saçlarını keserek ona karşı olan kalbi bağlılıklarını ifade etmişlerdi. Soylu kişilerin saçlarını kesmeleri diğer sınıflara da bir örnek olmuş, böylelikle Fransa’da da bir kısa saç modası yayılıvermişti. 1603 yılında İngiltere Kralı I. James, erkeklerin saç uzatmalarına müsaade edince, lüle lüle saçlar yine erkeklerin başlarını kaplayıverdi.
Ancak bu saçların temizliği ve bakımı büyük bir problem teşkil ettiğinden, XIV. Louis buna en pratik çareyi buldu. Bukle bukle kıvrımlardan ibaret peruklar yaptırarak bunları kullanmaya başladı. XIV. Louis’nin açtığı bu yolu bütün soylu Fransızlar izlediler ve böylelikle Paris, erkek saçlarında yeni bir devrimin öncüsü oldu. 18. ve 19. yüzyıllarda kah kısalıp kah uzayan erkek saçları nihayet 20. yüzyılda normal bir çerçevenin içine girdi. Ancak 20. yüzyıl insanlığın saç modası üzerinde en çeşitli cereyanların çarpıştığı bir yüzyıl oldu. Erkek saçları önce ”Alabrus” denilen kısacık tüylü fırçaları andıran bir modaya bürünmüştü. Birinci Dünya Savaşının sonunda ortaya çıkan bu moda, İkinci Dünya Savaşının başlarında birden alt üst oluverdi; ”Bob-stil” adı verilen modanın etkisiyle uzatılan saçlar başın arka tarafında ”Top ense” olarak toplandı. Kadın saçlarına hakim olan kısacık kesilmiş ve erkek çocuklarının başlarını andıran ”A lagarçon” modası, çok geçmeden yerini permenanta terk etti. Kadın kuaför salonlarını dolduran ondüle makinelerinin yanı sıra evleri de ondüle maşaları kapladı. Kuaförlerde makinelerle yapılan uzun vadeli ondüleler ”Altı aylık” ismiyle anılmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusunda hakim olan kısa kesilmiş erkek saçları bir moda halinde dünyaya yayılırken ”Bob Stil” modası da tarihe karışmış oldu. İngiltere adalarından başlayan ve bir müzik topluluğunun moda ettiği ”Beatlees” stili pek çabuk yayılıverdi. Saçlar önce 13 ile 15. yüzyıllardaki erkek saçlarını kıskandıracak şekli aldı, bu arada favoriler de 18 ve 19. yüzyıllara rahmet okutacak kadar uzayıp genişledi.