İlk dahi insanın, Milattan en az 5000 yıl önce Mezopotamya havalisinde yaşadığını kabul etmemiz gerekir. İnsan dehasının yeryüzündeki ilk temsilcisi olan bu adı-sanı bilinmeyen kahraman, tabiatta aynı fikri ilham edecek bir örneği bulunmayan büyük bir buluşla insanlık yolundaki en büyük bir çığırı açmış, taklitçilikten uzak, yepyeni bir buluş ortaya çıkarmıştı. Bu buluş, bugün ”Tekerlek” adını verdiğimiz, insan zekasının yarattığı ilk büyük eser oluyordu. O zamana kadar ağır yükler, kızak veya ağaç kütükleri üzerinde çekilerek kaydırılmak suretiyle bir yerden başka bir yere nakledilmekteydi. İlk dahi insan, yuvarlanan ve kaydırılan ağaç kütükleri yerine, sabit bir mühverin ucunda dönen iki yassı ve yuvarlak tahta konulması fikrini bulmuş ve bunu tatbik etmişti. İşte böylelikle ”Tekerlek” insanoğlunun yaşantısına karışmış oldu. Bu tekerleğin sayesinde insanlık, uygarlık yolunda daha büyük bir hızla ilerlemeye başladı.
Sümerler’in Fırat Nehri kıyılarındaki ünlü başkentleri Ur şehrinde yapılan kazılarda ele geçirilen ilk tekerleklerin, yuvarlak olarak kesilmiş iki yassı ağaçtan ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Tekerleğin bulunuşu ile insanoğlu arabaya da sahip oldu. Bu arabalar sayesinde nakil işlerinde insan gücünün yerini de hayvan gücü almaya başladı. Böylelikle ulaşım işinde pek büyük bir kolaylık kendiliğinden ortaya çıkmış oldu. İki yada, dört tekerlekli arabalar bir saltanat sembolü olarak görülmeye başladı ve böylece kutsal bir değer aldı. Bu öylesine bir değer idi ki, ölen kralların dahi arabalarıyla gömülmesi adet haline geldi. Araba aynı zamanda Tanrı ve Tanrıçalara kurban edilecek en değerli bir adak da olmuştu insanoğlunun nazarında. Tanrı veya Tanrıçalara kurban olarak adanan arabalar kutsal bataklıklara bırakılıyor ve burada çamurların arasına gömülüp gidişi ile ilahların gönüllerinin hoşnut olduğuna inanılıyordu.
İki veya dört hayvan tarafından çekilen arabalar, pek kısa bir zaman sonra savaşlarda da insanoğlunun en büyük yardımcısı ve en güvenilir bir kuvveti halini alıverdi. Sümer ve Babillilerin kullandıkları ilk tekerlekler, bugün Anadolu’nun bazı bölgelerinde el’an kullanılmakta olan kağnıların tekerleklerini andırmaktaydı. Milattan en az 2000 yıl önce Mısırlılar, bugünkülere pek benzeyen ve dört ayrı çubuk ile ortadaki mile bağlanan çember şeklindeki tekerlekleri kullanmaya başladılar. Daha sonra da Etrüskler ortası oymalı tekerlekleri ortaya çıkardılar. 1845 yılında insanoğlu tekerlek üzerinde yeni bir devrim daha yarattı. Şehirler büyümüş, yollar açılmış ve vasıta sayısı adam akıllı artmıştı. Bunların sokaklarda çıkardığı gürültü artık çevreye büyük rahatsızlık veren bir hal almıştı. Buna, Robert William Thompson adında bir İngiliz, en olumlu çareyi buldu. Tekerleklerin üzerine, demir yerine lastik kapladı Mr. Thompson, böylelikle demir tekerleklerin sokakları kaplayan kulakları sağır edici ve kafa şişirici gürültüsü birden kesilivermişti.
