Ünlü matematikçi James Maxwell, 1873 yılında elektromanyetik dalgaların mevcudiyetini teorik olarak ortaya attığı zaman, bu teoriyi tatbik alanına koyacak olan Marconi daha dünyaya gelmemişti bile. James Maxvell, bu teoriyi ortaya attığı zaman bilim dünyasında şiddetli bir muhalefet ve hayli sert bir tepki ile karşılaşmıştı. İlim adamları onun bu teorisini tek kelime ile ”gülünç” olarak nitelendirmişler ve kendisiyle alay etmişlerdi. Ancak, Alman fizik profesörü Rudolph Hertz, aradan on üç yıl geçmeden elektromanyetik dalgaların varlığını deneylerle ispatlayınca, Maxwell ile alay eden ağızlar susmuş ve bunu kabul etmeyen kişiler ”gülünç” durumu düşmüşlerdi. Profesör Rudolph Hertz, bu elektromanyetik dalgaların tıpkı ışık dalgaları gibi kırıldığını ve yansıdığını da ispatlamıştı ayrıca. Bunun ispatlandığı günlerde, Marconi adındaki geleceğin büyük bilgini henüz on iki yaşında bulunuyor ve İtalya’nın Bologna şehrinde ilkokula devam ediyordu.
Marconi, zengin bir ailenin çocuğu idi. İyi bir eğitim gördükten sonra Bologna Üniversitesine yazılmıştı. Fiziğe karşı olan büyük merakı, kendisini fizik tahsili yapmaya zorlamış ve bu arada elektrik ile ilgili konular onu bilhassa etkilemişti. Önce Faraday’in elektromanyetik alanındaki çalışmaları, sonra Mawell’in bu konuda ortaya attığı teori ve nihayet Rudolph Hertz’in ispatladığı elektromanyetik dalgalar üzerine eğilen genç Marconi, bunlardan yararlanmasını düşünen ilk insan oldu. Ve daha üniversitedeyken Bologna’daki evlerinin bahçesinde ilk denemeyi yaptı. Niyeti, elektromanyetik dalgalardan yararlanarak uzak mesafelere işaretler göndermekti. Bu dalgaların yayılmasından yararlanarak çok şeylerin yapılabileceğine inanmıştı Marconi.
Profesör Rudolph Hertz, elektromanyetik dalgaları zaptedebilmek için biri alıcıda, diğeri vericide olmak üzere iki madeni levha kullanmıştı. Marconi, vericide büyük bir madeni levha yerine toprağı levha gibi kullanmayı düşündü. Ve verici cihazdaki bobinin bir ucunu antene bağlarken öteki ucunu da toprağa verdi. Bologna’daki evlerinin bahçesi hayli genişti. Bir köşeye verici, diğer köşeye de alıcı cihazı yerleştiren Marconi, elektromanyetik dalgaların aracılığı ile Morse alfabesini göndermeye başladı. Öteki köşedeki alıcı cihaz bu işaretleri almış ve Marconi, insanlık tarihinde yepyeni bir devir açacak olan büyük buluşunun olumlu sonucunu sonsuz bir sevinç içinde görmüştü. Amerikalı ressam Samuel Morse’un 1837 yılında icat ettiği telgraf, 59 yıl sonra genç İtalyan öğrencisi Marconi’nin elinde daha mucizevi bir şekil almış oluyordu. Marconi, elindeki verici anteni yükselttiği takdirde elektromanyetik dalgaların aracılığı ile daha uzaklara işaret ulaştıracağını anlamıştı.
Ancak, mucidin bu büyük buluşu kendi vatanı olan İtalya’da ilgili makamlar tarafından önemsenmedi. Bu hal Marconi’nin üzerinde büyük bir çöküntü yaptı. Fakat bu büyük buluşunun er geç kabul edileceğine karşı içinde bir inanç vardı. Çeşitli ülkelere bu buluşu hakkında raporlar ve planlar gönderdi. Bunu olumlu karşılayan yalnız İngilizler olmuşlardı. İngiltere Telgraf Müdürlüğü genç İtalyan bilgini Londra’ya davet etti. İngiltere’ye gelişinde kendisine gümrükte pek kötü muamele edilmiş ve beraberinde getirdiği dünya tarihinde yeni bir çığır açacak aleti önce garip bir cisim gözüyle görülmüş, sonra da gümrükçüler tarafından alay konusu olmuştu. Bütün bunlar genç İtalyan bilginini fena halde üzmüştü. Fakat genç bilginin kendisine ve buluşuna karşı olan güveni sonsuzdu. 14 Mayıs 1897 günü İngiltere’nin batı sahilindeki Bristol kanalına yerleştirdiği vericiden elektromanyetik dalgalar aracılığı ile yolladığı morse işaretlerini 5 kilometre uzakta bulunan alıcı cihazla tespitini başardı.
