Göktürkler, 552 yılında Juan Juan devletini yıkmışlar ve bir kısmı batıya çekilmişti. Batıya çekilenlerin önemli kısmını Hun ve Uar soylarından gelen iki kabile oluşturuyordu. Uarlar Moğollarla karışık bir kabile idi. Batıya çekilen bu grup “Apar” olarak anıldı. “Direnen, karşı koyan” anlamına gelen Türkçe kökenli bu kelime “Abar” ve “Avar” olarak da anılmış, fakat ekseriyetle Avar şeklinde kullanılmıştır. Avarlar, Attila Hunlarının hâkim oldukları Doğu Avrupa’da farklı Türk boyları ile birleşerek çoğaldılar. Çoğunluğu Türk kabilelerinden müteşekkil topluluğa Türk dili ve Türk kültürü hakim oldu. İlk Türk devletleri arasında bulunan Avarlar, 558’den itibaren güçlü bir devlet kurarak Bizans’ı tehdit etmeye başladılar. Bizans’tan yerleşebilecekleri arazi ve yıllık vergi istemişler, güç durumdaki Bizans da vergi ödemeyi kabul etmişti. Bizans olacakları hissetmiş, bazı Slav kavimlerini teşkilatlandırarak Tuna bölgesinde Avarları durduracak bir set oluşturmaya çalışmıştı. Fakat Avarlar 562 yılında bu seti aşarak Aşağı Tuna bölgelerini işgal ettiler. Böylece Bizans’la komşu duruma geldiler. Bizans, vaadettiği vergiyi ödemekte zorluk çıkarmaya başladı. Avarlar bunun üzerine Bizans’ın hakimiyetindeki Karpatları ve bugünkü Macaristan’ı işgal ettiler. Batıda Frankları, güneyde ise Bizans’ın Belgrad ve Eszek gibi sınır şehirlerini ele geçirerek bir imparatorluk haline geldiler.
597 yılına gelindiğinde, Avarların hükümdarı Bayan Kağan, Don Nehri’nden Galya’ya, Kuzey Slav bölgelerinden İtalya’ya kadar büyük bir bölgeye hakim durumdaydı. Bu bölgede bulunan çeşitli Slav ve Germen kavimleri Avar Hakanlığına tabi olmuşlardı. Avarların İstanbul’u kuşatması en önemli askerî teşebbüsleri sayılır. İstanbul’u iki defa kuşatmışlar, her iki kuşatma da Sasanilerle ortaklaşa yapılmıştı. 619’da yapılan birinci kuşatmadan sonuç alınamaması üzerine 626’da ikincisi denendi. Bu ikinci kuşatmada Sasani ordusu Anadolu’yu geçerek Filistin ve Suriye’yi ele geçirmiş, Avar birlikleri ise Balkanlar’ı ve Trakya’yı aşarak İstanbul surlarına dayanmıştı. Deniz kuvvetleri olmadığı için Avar ordusu kuşatmadan sonuç alamadı. Surlarla korunan ve her tarafı suyla çevrili İstanbul’u almak için güçlü bir donanma gerekiyordu. Avar ordusu başarı sağlayamayınca güç şartlar altında çekilmek zorunda kaldı. Istanbul kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması Avar Hakanlığının itibarı sarstı. Devleti oluşturan kavimler baş kaldırarak dağılmaya başladılar. Kavimlerin dağılması 630 yılında hakanın ölmesi üzerine daha da hızlandı.
Zayıflayıp küçülen Avar Hakanlığı 170 yıl daha varlığını korumayı başarsa da, 835 yılında Frankların hücumu ile yıkıldı. Avarlar, Doğu Macaristan ve Balkanlar’a dağıldılar. Hristiyanlaşarak dillerini ve dinlerini unuttular. Avrupalı tarihçiler “Ormanlardan dışarı çıkamayan Slavlar, Avarlar sayesinde savaşmasını öğrendiler; altın, gümüş ve at sürüsü sahibi oldular” demektedirler. Çinli tarihçiler ise Avarlar için “Saç ören Türk kavmi” demişlerdir. Çünkü, Avar erkekleri de saçlarını uzatıp örüyorlardı. Avarlardan günümüze kadar ulaşan sınır kalelerinin, Çin seddini andıran duvarların kalıntıları bugün dahi hayranlık uyandırıyor. Kuyumculukta ileri bir kültüre sahip olan Avar Türkleri, altın ve gümüş kaplar kullanır, güzel giyimleriyle bilinirlerdi.