Ornitorenk

Ornitorenk, ilk olarak 1798 yılında Kaptan John Hunter tarafından resmedilmiştir. Daha sonra ise pek çok bilim adamı, bir gagalı memeli olan ornitorenk üzerinde çalışmalar yapmıştır. Ornithorhynchus anatinus, Latince’de “kuş burunlu ördek benzeri” demektir. Bu isim bile ornitorenk’in ne kadar ilginç bir canlı olduğunu anlatmaya yetecektir. Ornitorenk’in düz ve yassı bir kuyruğu bulunur. Vücudu, yoğun ve kahverengi kıllarla sarılıdır. Kuyruk, genellikle koyunlarda olduğu gibi yağ deposu olarak kullanılır. Ayakları büyük ve ağlıdır. Kuşlarda gaga genellikle besin toplamak için kullanılırken, Platypus’taki gaganın en önemli işlevi algıdır. Platypus, inanılmaz bir algılama sistemi geliştirmiştir ki buna az sonra değineceğim. Bazı bilim adamları, Platypus’un rahatsız edildiğinde düşük şiddette bazı sesler çıkardığını belirtmektedirler. Dolayısıyla bu hayvanlarda da ses kullanımı bulunmaktadır. Ortalama 1.5-2 kg. arasındaki bu canlının vücut sıcaklığı normal memelilerde görülen 37 santigrat derecenin biraz altındadır ve genellikle 32 santigrat civarında ölçülür. Bu, genellikle hayatını suda geçirmesinin getirdiği bir adaptasyon olarak görülmektedir. Belirtmekte fayda var, ornitorenk de bir sıcak-kanlıdır; bu özelliğiyle de sürüngenlerden ayrılır; kuşlar ve memelilere yakınlaşır. 

Ayrıca Platypus’u bir memeli yapan diğer özelliklerden biri ise, alt çene kemiğidir. Tıpkı bir memelide olduğu gibi, tek ve bütün bir alt çene kemiğine sahiptir. Sürüngenlerde ise, alt çenenin üzerinde ekstradan 3 kemik daha bulunur. Memelilerde bu kemikler daha yukarılara kayarak ve evrimleşerek örs, üzengi ve çekiç kemiklerini oluşturmuşlardır. Platypus’ta da bu durum görülür. Sürüngenler arasında zehirli dişlere sahip olmak oldukça yaygın olmakla birlikte, birkaç hafif zehirli fare hariç memeliler arasında neredeyse hiç görülmeyen bir özelliktir. Erkek ornitorenkler ise, tıpkı bir sürüngen gibi zehirli uzuvlara sahiptir. Bu memelide tırnaklar yerine “mahmuz” (spur) denen yapılar bulunur ve bunlar aracılığıyla zehir düşmana aktarılır. Zehrin içerisinde DLP (defensin-like protein) denen bir protein bulunur ve bu proteinin 3 farklı çeşidi, sadece Platypus’ta görülmüştür. Platypus’un savunma sistemi tarafından salgılanan bu zehir, kedi-köpek gibi göreceli olarak küçük hayvanları öldürebilecek kadar güçlüyken, insanı öldürememekte ancak etkisiz hale getirmektedir. Zehrin boşaltıldığı noktada ödem oluşur ve hızla büyür. Bu zehrin vücuda girmesinden sonra, hasta kurtulsa bile aylarca sürebilecek olan hyperalgesia (acıya aşırı duyarlılık) görülebilir. 

Platypus’un bir diğer büyüleyici özelliği, bazı balıklarda görülen ve “electrolocation” (elektrik kullanarak yön ve av bulmak) olarak isimlendirilen algı sisteminin evrimleşmiş olmasıdır. Canlının boyutuna göre orantısız gibi görünen gaganın temel işlevi, daha önce de belirtildiği gibi algılamadır. Gagada şeritler halinde bulunan elektro-algılayıcılar ile dağınık olarak bulunan mekanik-algılayıcılar sayesinde Platypus avının veya gideceğin yerin yönünü son derece ayrıntılı bir şekilde “görebilmektedir”. Yöntem, temel olarak basittir: Vücudundaki kasların kasılması sırasında elektrik sinyalleri oluşur ve genellikle av ortamı olan suya bu düşük voltajlı elektrik dalgaları yayılır. Bu elektrik sinyalleri, suda hareket eden canlılara veya cansızlara çarptığı zaman çeşitli şekillerde dağılır. Platypus, algılayıcıları sayesinde bu elektrik sinyallerindeki bozulmaları algılar ve beyin zarında (cerebral cortex) bu bilgiler değerlendirilir. Ayrıca, mekanik reseptörleri sayesinde sudaki dalgalanmaları da algılayabilir. Bu iki bilginin birleşimini kullanarak avının yerini kolayca tespit eder. Beynin büyük bir kısmı, bu algılayıcılar için özelleşmiştir. Ayrıca Platypus’un avlanma davranışına bakılacak olursa, suya daldığı zamanlarda gözlerini, kulaklarını ve burun deliklerini sıkıca kapattığı gözlenir. Bu sayede, bütün dikkatini sadece gagasındaki algılayıcılara verebildiği düşünülmektedir ve bu diğer algı organlarından gelebilecek yanlış bilgileri bu şekilde elimine ettiği düşünülmektedir. Ancak kara yaşantısında, normal olarak duyu organlarını kullanmaktadır. Dawkins, Ataların Hikayesi’nde oldukça ilginç hipotezlerine yer vermektedir. Bu hipotezlerinde, tıpkı bizim en özelleşmiş duyu organımız olan gözümüze ait farklı algılara isimler vermemiz gibi (kırmızı, yeşil, mavi, vb.); yarasaların ana algı organı olan kulaklarına ait dalgalara farklı özellikler ve anlamlar yüklediği, Platypus’un ise gagasından gelen bilgilere farklı özellikler ve anlamlar yüklediği ileri sürülmektedir. Bu ne kadar doğrudur, bunu zaman ve araştırmalar gösterecektir. Platypus, temel olarak böcek larvaları, karidesler ve solucanlarla beslenir. Elektrik ve mekanik algılayıcıları sayesinde kumlara gömülü canlıları bile “görerek” avlayabilir. Platypus bir gecede, kendi ağırlığı kadar yiyecek yiyebilir.   

Cevap: Gagalı-Memeli

Diğer Sorular ve Cevaplar

Related posts