Biyografi, sanat, siyaset, bilim, iş dünyası, spor gibi alanlarda yapmış olduğu çalışmalarla ün sahibi olan kişilerin, yaşam hikayesini anlatan yazı türüdür. Biyografi sözcüğü Fransızca kökenlidir. “bio” yaşam ve “graphie” yazı kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiş bir kelimedir. Bu kelimenin Türk edebiyatındaki ilk örneği Tanzimat Dönemi’nde kullanılan “tercüme-i hâl” olan öz geçmiş kelimesidir. Divan edebiyatındaki karşılığı ise “tezkire” dir. Şairlerin yaşamını aktarmak için düzenlenen ve “tezkire-i şuara” yani şairler tezkiresi diye bilinen yapıtlar da bu türe önemli bir örnektir. Biyografinin yazılma amacı, karşılaştıkları zorluklara rağmen ün kazanmış kişilerin başarı hikayelerini anlatmaktır. Okuyucu, topluma örnek oluşturmuş bu kişileri daha yakın olarak tanıma olanağına kavuşur ve ün sahibi kişilerin başarı öykülerinden yola çıkarak kendi şartlarını en iyi biçimde inceleme ve düzenleme yolunu seçer. Biyografiler, tarihe ışık tutar. Özellikle anma günlerinde, bu yazılardan faydalanılır. Biyografiler; belli bir döneme ait olan olayları, toplumun yapısını ve sanatını da gözler önüne belgelerle sunan özelliğe sahiptir.
Biyografi kısaca yaşam öyküsü olarak ifade edilir. Bir kişinin hayatını anlatmayı konu alan edebiyat türüdür. Tür olarak kurgusal olamaz tamamen gerçekliği içerir. Tam olarak kişinin hayatındaki gerçekleri konu alır. Ün sahibi kişinin iş yaşamında gösterdiği başarı, özel hayatı ve inandığı değerler biyografinin içeriğinde yer bulur. Biyografide genellikle kronolojik sıra takip edilir, sade ve açık bir dil ile kaleme alınır. Bir kişinin yaşamının bir başkası tarafından yazılması ile ortaya çıkan edebi türdür. Yazarın kendi hayatını kaleme aldığı otobiyografiler de bu türün içinde bulunur. Yaşam öyküsü kişisel anılara, yapılan araştırma sonucu elde edilen sözlü ve yazılı tüm malzemelerin düzenlenmesine ve yorumlanmasına dayandığı için tarihin bir dalı olarak da görülmektedir.