Adaçayı Lamiaceae (Ballıbabagiller) familyasına ait, Salvia cinsini oluşturan, kokulu ve şifalı bir bitkidir. Ülkemizde daha çok Akdeniz bölgesinde yetişmektedir. Yaprakları sivri ve griye çalan yeşil bir renktedir. Yumuşak ve tatlı bir tadı vardır. Acımtırak ve ıtırlı bir koku yayarlar. Bitkinin boyu 30-70 cm arasında değişmektedir. Tohumları koyu kahverengi ve yumurta biçimindedir. Genellikle tohumuyla birlikte kendi kendine çoğalan bir bitkidir. Adaçayı eter yağları (sineol, borneol, pinen), tanen, glikozid, reçine, fumarik asit, irsol asidi, flavon, asparagin, oleanol asidi gibi maddeleri içermektedir. Soğuğa karşı oldukça hassas olduklarından, kış aylarında ağaçların dalları ile örtülmesi sağlanmalıdır. Bitkinin yaprakları eter yağları gibi etken maddelerin doruk noktaya ulaştığı öğle saatlerinde toplanır. Kurutulma işlemi ise gölge ve havadar bir yerde olmalıdır. Adaçayının toplama işlemi Mayıs ve Haziran aylarında olmaktadır. Bu aylar bitkinin çiçeklenme öncesi ve eterli yağların oluşumundan sonraya denk geldiği için en ideal zamandır. Uçucu yağlar bakımından zengin olan bitkinin dünya üzerinde 5 binden fazla türü olduğu bilinmektedir. Hemen her iklimde rahatlıkla yetişse de genel olarak Orta Doğu ve Akdeniz ülkelerinde daha sık rastlanmaktadır. En yaygın kullanım şekli çay şeklinde tüketilmesidir.
Fakat bunun haricinde kurutulup, tütsü olarak da kullanılmaktadır. Mor, açık eflatun ve pembe renklerde çiçek açar. Tarihi kaynaklara bakıldığında Orta Çağ’da şansın simgesi olarak kullanıldığı bilgisine rastlamaktayız. Çok eski yıllardan bu yana insanlar ada çayını; soğuk algınlığı, ishal, ağrı, sindirim sistemi ve ruhsal sorunların tedavisi için kullanmışlardır. Özellikle menopoz dönemindeki sıcak basmaları ve sinirlilik hallerinde çok faydası olduğu bilinmektedir. Bu bitkini asıl kullanım amacı hastalıklara karşı kesin tedavi sunmaktan ziyade, hastalıkların oluşmasını engellemek veya tedaviye destek olmaktır. Bu nedenle sadece ada çayı içen birinin tüm ağrılarının bir anda geçeceğini düşünmemesi gerekmektedir. Akdeniz ülkelerinde halk ilacı olarak da bilinen bu şifalı bitki, ağız yaralarının geçmesinde de çok yardımcıdır. Adaçayı genellikle kuru olarak tercih edildiği gibi taze olarak da tüketilmektedir. Çayı hazırlarken dikkat etmeniz gereken en önemli husus bitkinin suyla birlikte kaynatılmamasıdır. Bir bardak çay hazırlamak için birkaç tane adaçayı yaprağının üzerine kaynamış suyu dökün, 5-10 dakika beklettikten sonra içebilirsiniz. Bir başka yöntem ise su kaynadıktan sonra ocağı kapatın veya çok kısık dereceye getirip, içine attığınız adaçayı yapraklarının yine 10 dakika kadar demlenmesini bekleyin. Süzdükten sonra şeker yerine bal ve limonla tüketilmesi tavsiye edilmektedir. Adaçayı bunun yanında yemeklere tat ve koku vermek amacıyla da kullanılmaktadır. Özellikle ördek, tavuk, kaz gibi hayvanların etlerinin kızartılmasında lezzet vermesi amacıyla tercih edilir. Patates kızartmalarında, etlerin dinlendirilmesinde, salamuralarda da adaçayı oldukça tercih edilen bir bitkidir. Yine fırın yemeği yapmak isteyenler, adaçayının hem şifalı özelliğinden hem de aromasından bu şekilde faydalanabilirler.