Yemek yerken kullanılan, ekseni uzun, dört dişli olan genellikle madeni alet

Thomas Coriate, adında bir İngiliz gezgini 1608 yılında İtalya’ya yaptığı uzun süren bir geziden yurduna dönerken beraberinde çok enteresan bir alet getirmişti. Bu, madenden yapılmış ve çocukların sapan çatalına benzeyen; ancak iki ucu sivri bir aletti. Sapının kısa oluşuna rağmen üzeri, İtalyan zevkine göre gayet sanatkarane bir şekilde işlenmişti. Thomas Coriate, Londra sosyetesinin yakından tanıdığı soylu bir kişiydi de. Yurduna dönüşü onuruna verdiği mükellef bir ziyafette bu aleti cebinden çıkarıp yemeğini bununla yemeye başladığı zaman sofra bulunan herkesin gözleri hayretle açılmış ve kendisini şaşkın nazarlarla süzmüşlerdi. Thomas Coriate, misafirlerinin kendisini hayret dolu bakışlarla süzdüğünü görünce garip bir böbürlenme hissine kapılmış ve yemek yerken kullandığı bu iki dişli alet hakkında kendilerini aydınlatmak ihtiyacını duymuştu. Zaten bu mükellef ziyafeti verirken biraz da bunu düşünmüştü. 

”İtalyanlar, insanın elinin her zaman gerektiği kadar temiz olamayacağını düşündüklerinden ve ayrıca yemek yerken ellerinin yağlanmasını da istemediklerinden çatal adını verdikleri bu aleti kullanmaktadırlar. Eski Roma’nın o zenginliği dillere destan sofraların da soylu kişiler başta et olmak üzere bazı yemekleri bellerinde taşıdıkları küçük kamaları çıkarıp yiyecekleri parçaların üzerine batırıp ağızlarına öyle götürürlermiş. İşte bunun ışığı altında ve daha rahat yemek yemesini sağlamak üzere bu bir sapa bağlı iki küçük kamayı andıran çatalı yapmışlar. Bugün İtalya’da hemen herkes yemeğini bunlarla yemektedir”. Ziyafette bulunan bütün misafirler bu çatala karşı büyük bir merak ve ilgi göstermişler ve çifte uçlu o küçük çatal sofrada bulunanlar arasında elden ele dolaştı. Kadınlı erkekli herkes bu görülmemiş alet hakkında hayranlık hislerini ifade ederlerken İtalyanların buluş kabiliyetleri hakkında da övücü sözler sarf etmişlerdi. Ancak misafirler bu aleti kullanmayı denedikleri zaman bununla yemek yemenin hiç de kolay bir şey olmadığını anladılar. Belki biraz da böyle bir alete sahip bulunamamanın kıskançlığına kapıldılar ve o ana kadar sarf ettikleri övücü sözleri birden bir yana bırakıp ağız birliği halinde bunu yermeye koyuldular. Önce ”Bununla yemek yemek hiç de kolay bir şey değil” kanaati sofraya hakim oldu, sonra daha da ileri gidilerek bunun bir ”İtalyan züppeliği” olduğu ileri sürüldü. Kimisi ”Tanrının bize bahşettiği on parmak yetmiyormuş gibi bunlara dışarıdan iki tane daha mı ekleyelim sanki?” dedi. Ve bu aleyhte konuşmalar ”İngilizler yemekten önce ellerini yıkamıyorlar mı ki buna hacet olsun ?” demeye kadar vardı.

Thomas Coriate, birden aleyhine dönen bu hava karşısında hem şaşırmış hem de üzülmüştü. Çatalın savunmasını yapmak için bir kaç kelime söylemek ihtiyacını duydu, fakat sadece ”Çatalla yemek, hiç de zannettiğimiz kadar zor bir şey değildir.” diyebildi ve bu iddiasını ispatlamak için çatalı tekrar eline aldı. Fakat heyecandan elleri titriyordu. Bu nedenle çatalının ucuna batırdığı patates parçasını daha ağzına götürmeden düşürdü. Misafirlerin kahkahalarla gülüşleri karşısında utanıp yerin dibine geçti adeta ve titrek bir sesle: ”Haklısınız dostlarım” diyerek bu ufak madeni parçayı tekrar cebine koydu. Bu olaydan sonra tam yarım yüzyıl İngiltere çatal yüzü görmedi. Ancak, 1660 yılından sonradır ki, İtalya’dan bütün Avrupa’ya yayılmış olan çatal, İngiltere adalarına da girmiş oldu. Thomas Croriate’nin kabul ettiremediği çatalı İngilizler nihayet kabul ettikleri zaman bu topraklar üzerine getiren ve yine burada ilk savunmasını yapmış bulunan kişi çoktan hayata gözlerini yummuş bulunuyordu. Zamanla bütün dünyaya yayılan, bu arada en geç Doğu’ya kendini kabul ettiren çatal, uygar insanın bir parçası olmuştur adeta. Zamanla mevcut iki dişine iki dış daha ilave edilerek dört diş olarak standart bir ölçü haline getirilmiştir. 

Cevap: Çatal

Diğer Sorular ve Cevaplar

Related posts