Elektrik akımı ile mıknatısın karşılıklı olarak kuvvetlendikleri esasını ortaya çıkaran ünlü Alman fizikçi Warner von Siemens, ”Dinamo prensibi” adını verdiği bu esas üzerinde ilk çift motorlu dinamo makinesini yapmış, böylelikle elektrik akımını elektromanyetik usulle pratik bir şekilde elde eden ilk kişi olmuştu. Warner von Siemens’in 1867 yılında koyduğu bu esas, pek çok fizikçilere bu yolda en büyük önder olmuştu. Onun esasını kendisine örnek alanlar arasında Belçikalı fizikçi Theophile Gramme da bulunuyordu. Ne kadar gariptir ki, Gramme aslında doğru dürüst bir tahsil de görmemişti. İlk ve orta tahsilinde vasat bir öğrenci olmaktan ileri gidememiş, bir yandan bir marangoz dükkanında modelci olarak çalışırken, öte yandan da Brüksel’deki sanat okulunda gece derslerine katılarak bilgi dağarcığını kuvvetlendirmişti. Gramme, daha sonra kendi kendini yetiştirmek için yorulmak ve yılmak nedir bilmeden çalışmış, ilmi konferansların değişmez dinleyicilerinden biri olmuştu. Canot’un el kitabından teorik bilgileri arttırırken, bu eseri ancak bir sözlük yardımı ile kavraya bilmişti.
1864 yılında mühendis Bazin’in hizmetine giren Gramme, ondan da pek çok şeyler öğrenmiş ve kendisini tamamen elektrik konusuna vermişti. Üstün kabiliyet ve zekası sayesinde pek kısa bir zamanda kendisini gösteren genç fizik uzmanı, Londra’daki çalışmaları sırasında alternatif elektrik akımı makinesini ortaya çıkararak hayatının ilk brövesini aldı. Onun büyük bir yoksulluk içinde geçen hayatını birden değiştiren olay, dinamoya en mükemmel şekli vermesiyle meydana çıkmıştı. Theophile Gramme, 22 kasım 1869 günü, elektromanyetik makineleri mükemmelliğe eriştirme brövesini almayı başardı. Ancak ne var ki araya giren savaş onun bu makinesini tatbik sahasına koymasına engelledi ve harbin patlamasıyla Belçika’ya kardeşlerinin yanına döndü.
İki yıl sonra Paris’e döner dönmez ilk işi, harpten önce beratını aldığı buluşunu insanlığın hizmetine sokmak yolunda çalışmalara girişmek oldu. Sürekli akım elde etmek yolunda daha önceleri Oersted, Ampere, Arago, Faraday, Pavinotti ve nihayet Siemens’de çalışmalar yapmışlar, hatta bu isimlerden sonuncusu ilk dinamo makinesinin esasını başarmıştı. Ancak bunların hiç biri Gramme kadar pratik zekaya ve becerikli ele sahip kişiler değillerdi. Mahrumiyet yıllarında marangozhanelerde çalışmakla geçen hayatı kendisine ustalaşmış eller vermişti. Bu ellerin sayesinde makinesini yapan Gramme, pratik zekası sayesinde de bunu piyasaya sürmeyi başardı. Piller, akümlatörler ve alternatörlerin saltanatını bir hamlede yıkan Gramme fabrikasında imal ettiği dinamoların getirdiği büyük gelirle, insanlığa yaptığı hizmet arasında bir orantı kurulacak olursa şüphesiz ki, kazandığı yaptığının yanında pek ufak kalır. Kendisinden sonra başta Tesla olmak üzere bir çok fizikçiler onun bu büyük buluşunu daha da geliştirdiler. Bugün Jeneratör adını da verdiğimiz bu dinamolar sayesinde şehirler ve insanlar aydınlığa kavuştuğu gibi endüstri de bu sayede dev adımlarla ilerlemek imkan ve fırsatını buldu.